7,5

*The Substance*, Coralie Fargeat'ın yönettiği, kimlik, toplumsal baskılar ve dönüşüm temalarını ele alan sembolik bir film. Hollywood’un cazibesini ve karanlık yanlarını, güçlü görsellerle işliyor.


*The Substance*, (Cehver) Coralie Fargeat'in yönettiği bir psikolojik gerilim filmidir ve güzellik, kimlik ve toplumun beklentileri gibi derin temaları işler. Başrollerde Margaret Qualley ve Demi Moore yer alır. Film, Hollywood'un cazibesi ile yok edici etkileri arasındaki ikilemi anlatırken, özellikle kadınlar üzerinde güzellik standartlarının yarattığı etkileri vurgular.

Hikaye, sembollerle dolu bir anlatıya sahiptir ve gerçekçilik ile sürrealizmi bir araya getirir. Fargeat, diyalogdan çok görsel unsurlara ve müziğe odaklanarak, toplumsal değerlerin bireyleri nasıl etkilediğini keşfeder. Hollywood, filmde hem bir rüya hem de bir hapishane olarak tasvir edilir; dış güzellik idealine uyanların yüceltilmesi, uymayanların ise değersizleştirilmesi üzerinden güçlü bir eleştiri sunar.

*The Substance* senaryosu, güzellik ve birey algısının toplumsal normlarla çatışmasını konu alan derin bir anlatıya sahiptir. Coralie Fargeat, senaryoyu yazarken diyalogları minimal düzeyde tutmuş ve sembollerle hikaye anlatımını öne çıkarmıştır. Filmde Hollywood, bir cazibe merkezi ve aynı zamanda bir "hapishane" olarak ele alınır. Görkemli bir yıldızın zamanla nasıl gözden düştüğünü ve toplumun güzellik standartlarına uymayanların nasıl dışlandığını göstermek için güçlü bir metafor olarak kullanılmıştır.

Fargeat'ın feminist bakış açısıyla yazdığı senaryoda, güzelliğin toplumda bir hapishane gibi algılanabileceği fikri işlenmiştir. Ana karakterlerin dönüşüm hikayesi, onların içsel mücadelelerini ve toplumsal baskılarla yüzleşmelerini simgeler. Özellikle Demi Moore’un canlandırdığı Elisabeth Sparkle karakteri, hem toplumsal standartların kurbanı hem de bu standartlara karşı direnen bir figürdür. Margaret Qualley’nin oynadığı Sue karakteri ise masumiyet ve normlara uyumun simgesi olarak dikkat çeker.

Senaryo ayrıca geçmişe dair derinlemesine bir karakter analizi sunmaz, bunun yerine hikaye semboller ve görsel ipuçlarıyla aktarılır. Renkler, karakterlerin duygusal durumlarını ve içsel dönüşümlerini anlatmak için özel olarak seçilmiştir. Örneğin, Elisabeth'in sarı ceketi kahramanlığını ve dönüşümünü simgelerken Sue’nun pembe kıyafeti masumiyet ve geleneksel kadınsılığı temsil eder.


Film, hem bireysel özgürlük hem de güzellik algısına dair güçlü bir sosyal eleştiri sunar.